KARA PROPAGANDACILAR

Kara Propagandacılar

Kara Propagandacılar; Başbakanlık makamını işgal eden Potamyalı, birkaç yıl evvel seçim atmosferinin sarhoşluğu ile “Milliyetçiliği ayaklarımın altına alıyorum” dediğinde, Milliyetçi camiadan,bu adamın ağzının payı verilmediğinden cesaretlendi… Türklüğe saldırmaya, yandaşı olan besleme basınla beraber küstahça; Türk Milletine hücumlara devam etti. Son iki aydır, “Milliyetçilik ve asabiyet dinimize aykırıdır” diyerek, İslam’dan ahkâm keserek “milliyetçiliği kâfirlik ile eşdeğer” tutarak, gafletine devam etmektedir. Bu konuşmaların amacı da zaten iki hafta evvel Diyarbakır’da Şivan Perver adlı peşmerge ve Barzani’ye sığınmasıyla ortaya çıktı. Peşmerge ile yapacağı petrol ticareti uğruna Türk Milletine küfür eden bu Türk düşmanına, yine milliyetçi camiada kimse hak ettiği cevabı vermedi. Son yıllarda siyasi milliyetçilerin “ilmi siyaset” anlayışını ortaya koyamamaları bu tipteki Türk düşmanlarına cesaret vermiştir. Bu yüzden cevap vermek bize farz olmuştur.

Kara Propagandacılar

1- Bu Potamyalı “ ilmi siyasetten” bihaber olduğu için bu adama, konuşmaları yaptıranları ve dayanaklarını inceleyerek bunların maskelerini indireceğiz.

2- Hayatında Necip Fazıl ve Mehmet Akif’in iki üç şiir kitabından başka bir kitap okumamış bu adam, kendi kökünden bile habersizidir. Gürcü olduğunu söylese de Potamya, Kuman Türklerinin meskûn olduğu bir yerdir.

3- Bu söylediği fikirler,1914 yılında Sebi’ül Reşat dergisinde yayınlanan Ahmed Naim Babanzade’nin “Milliyetçilik ve Türkçülüğü dinsizlik” sayan makalesinden intihaldir.

Kara Propagandacılar

4- Babanzade Ahmed Naim kimdir? Ömrü boyunca kendine ait bir tane bile dini eseri olmadan,Tayyip’in de yakın olduğu Erenköy cemaatinin, Kaynak Yayınları tarafından “Büyük İslam âlimi” ilan edilen bir vatanhainidir. Babanzade; “Temrinat” adlı bir kitap yazmıştır. Bu kitap; “Mektebi Sultaniye ’ye Mahsus Sarf-ı Arabi” adlı eserden bire, bir aşırmadır. Diğer kitabı “Mebadi Felsefeden İlmun Nefs” ise Georges Fonsegrive’nin “Psychologie” adlı eserinden tercümedir. Dikkate değer hiçbir ilmi eseri olmayan bu adam,Tayyib’e akıl hocalığı yapanlar tarafından “Türklüğe düşmanlığından” dolayı hakkında Van Üniversitesinde görev yapan, yandaş akademisyenlerce büyük âlim olarak tanıtılmakta,bu propaganda kitaplarını da Erenköy Cemaati finanse etmektedir.

Kara Propagandacılar

5- Baban Aşireti; Nasturi olan Hristiyan Türkleri katletmek, Osmanlıya isyan etmekten sürgün edilmişlerdir. Aslında bu aile köken olarak Oğuz Beylerinden “Pir Budak Bey’den” geldikleri Şerefnamede açıkça yazılsa da bu aile iflah olmaz derecede Kürtçülükleri ve ırkçılıkları ile bilinirdi.

6- Mondros Mütarekesi sonrası vatan haini Damat Ferit, bu Türk Düşmanı Ahmed Naimi’yi “Ayan Azası” (milletvekili) yapmıştır. İngiliz Muhibi Hürriyet ve İtilaf Partisinin milletvekili olduktan sonra da felsefe öğretmenliği yaparken, Doktora, Doçentlik dahil hiçbir akademik kariyeri olmadığı halde ;18 Şubat 1919’da Darülfünun Rektörlüğü’ne arpalık olarak atanmıştır. *  (Kaynakça:Hansu, H. (2007). Babanzade Ahmed Naim . İstanbul -Kaynak yayınları . Sayfa: 24)

Kara Propagandacılar

7- Rektörlük ve milletvekilliğine giden yolu,1914 yılında 1. Dünya Savaşının “Ayak Sesleri” gelmeye başladığında Ahmed Naim’in Sebi-ül Reşaddan İttihatçıları eleştiren “ İslamda Dava-ı Kavmiyet” adlı makalesi açmıştır. İngiliz muhipleri olan Hürriyet ve İtilaf partisi ve Damat Ferit’in çok hoşuna giden bu makale,yoğun bir propaganda malzemesi haline getirilmiştir.
Kara Propagandacılar; Bu yazıyı Mondros Mütarekesi sonrası destekleyen yazı,mason olan Şeyhülislam Musa Kazım tarafından kaleme alınmıştır. Ahmed Naim adlı Türk düşmanı, Kürtçü’nün bu fikirlerini sosyalist “ Takip ve Tenkit” mecmuasının sahibi Nüzhe Sabit’de destekleyen, yazılar yazmıştır. Bu monşer aydınlar,cephede yenilmiş,işgale uğramış, Türk Milletinin kurtuluş savaşı vermek için muhtaç oldukları, milliyetçiliği yok etmeye çalıştılar. * (Bu günde dini siyasete alet edenlerin destekçileri eski Marksistlerdir. Demek ki destek o günlerden beri devam etmektedir) (Kaynakça:Hansu, H. (2007). Babanzade Ahmed Naim . İstanbul : Kaynak yayınları . Sayfa 141)

Kara Propagandacılar

8- Ahmed Naim, Türklüğü açıkça “ Dinsizlik”,Türk isimleri almayı bile zındıklık ilan ederek, 1919 yıllarında, kağnılarla cepheye mermi taşıyan kadınlara kadar uzanan “Kara Propagandanın” fikir babalığını yapmıştır.  (Tayyip kendini kara propaganda mağduru ilan etmişti ya, asıl “Kara Propaganda” uzmanlarının onlar olduğu anlaşılmaktadır.)

9- Bu,Babanzade Ahmed Naim adlı Kürtçü’nün, Damat Feride yaranmak için yazdığı makale, Cumhuriyet kurulduktan sonra Şeyh Sait isyanına, Dersim İsyanını, Ağrı İsyanını, Potamya isyanını, ( İstiklal Mahkemesi Potamya’da 9 kişi idam etmiştir.) el altından destekleyen, bu isyanlardan medet uman, hainlerce dilden dile bir hurafe haline getirilmiştir. Milliyetçilikten söz edene: “Aman ha, dinimiz milliyetçilik ve asabiyeti yasaklamıştır “ diyerek, tenkit etmek yaygınlaşmıştır.
Sahte dindarlar da bunu bir silah gibi yıllarca kullanarak Milliyetçi gençleri devşirmişlerdir.

Kara Propagandacılar

10- Peki, doğru mudur bu iddia? Peygamberimiz “Milliyetçiliği,vatanseverliği yasaklamış mıdır?” Asla külliyen yalandır.

11- Peygamberimiz devrinde Araplar, aşiret ve kavmiyetçilik kavgaları ile tamamen bölünmüş vaziyetteydiler.
O kadar bölünmüşlerdi ki,kendi aralarında savaşmaktan güçsüz düşüyorlar, başka milletler gelip Mekke’yi kuşatabiliyordu. Peygamberimiz milliyetçilik değil aşiretçilik, kabilecilik yoluyla şovenizmi (Bölücülük) yasaklamıştır.
Nitekim bu yasağın yerinde olduğu; Hz. Ömer ve Hz. Osman devrinde yaşanan kabile çekişmeleri ve bu çekişmelerden yararlanan,Emevilerin yaptıkları kötülüklerle yıllar sonra anlaşılmıştır.

Kara Propagandacılar

12- Tayyip, aslında Peygamberin yasağına kendi siyasi ikbali için yüzlerce kez ihanet etmiştir. Kendisi “Türk Milletini” parçalamak için,Türk Milletinin boyları olan (Ashab) Laz, Çerkez,Abaza, Kürt, diye kırka yakın etnisite,defalarca saymadı mı? Bu saydığı etnisiteler kabile(ashab) değiller mi? Türk Milletini bölerek dış odakların desteğini kazanacağını sanan bu adam,göz göre göre “Asabiyet davasını” Türk Milletine bela etmedi mi? Bir adam bu kadar ikili oynar mı? Bir adam, “aklı olan bir adam” ağzından çıkanı duymaz mı?  Bu adamın gerçek yüzünü, bu adamın İslam için ne büyük bir fitne, ne büyük bir tehlike olduğunu gösteren Allah, ancak birini bu kadar şaşırtabilir.

13- Ancak “Muzillu” olan Allah; birini kendi dili ile bu derece bedbaht ve zelil edebilir.

14- Milliyetçi camia her gün “Şecaatini arz ederken sirkatin söyleyen” ve söylediğinin de farkında olmayan bu adama bile haddini bildiremeyecek kadar “ilmi siyasetten” uzak olması, Türk Milletini ümitsizliğe düşürmektedir.
Milliyetçi camia artık silkelenerek bu şaşkın adam ve bunun akılsız “akıl hocalarının” propagandalarının, ne kadar çürük ve basit olduğunu halka göstermelidir.

15- Zindanlarda çile çekerken birde bu “ucuz siyasi propagandacıların” din istismarına dayanan, Türk’e saldırılarını bertaraf etmek her halde bana düşmemelidir. Milliyetçiler bu ucuz iftiraları hemen bertaraf edip, halkı kazanmalıdırlar. Türk’ün sahipsiz olmadığı rant-yolsuzluk çamuruna batmış sahte dindarlara, Cumhuriyet düşmanı hainlere gösterilmelidir.
NOT: Potamyalı’nın eski dava arkadaşı, milli görüşün liderlerinden Ahmet AKGÜL (Pakradunilerle ilgili) yazdığı kitapta “Sebi-ül Reşat Dergisinin” sahibinin Babanzadelerden Yahudi dönmesi olduğunu anlatmaktadır. Soner YALÇIN’da; Mevlana Halidi Bağdadi’nin ve onun soyundan gelen Babanzadelerin Yahudi olduğu yazmıştır. Potamyalı ve avanesinin Türklüğe saldırı ideolojisi işte böylesine tartışmalı bir Sebi-ül Reşat ve Babanzade eseridir.

Semih Tufan Gülaltay
Silivri cezaevi
17/3/2013

A.K.P ve YANDAŞLARI NEDEN VESAYET KARŞITI SÖYLEMLER İÇİNDE?

A.K.P ve YANDAŞLARI NEDEN VESAYET KARŞITI SÖYLEMLER İÇİNDE?

Adalet Kalkınma Partisi ni kuran zevat, parti tüzüklerine “vesayetçi zihniyetten” Türkiye’yi kurtarmayı vaat etmişti. Bizim mazlum Türk Milletine de ordunun siyaset üstünde vesayeti olduğuna ve bunu Avrupa Birliğine girmemize engel olduğuna bu yüzden ülkemizin sıkıntılardan kurtulmadığını söylemişlerdi. Halkımızda doğal olarak bu propagandaya inandı. Oysaki gerçekler hiç de öyle değildi…

“Vesayet” kavramı “vasi” kelimesinin çoğulu olup, bir şeyi müdafaa etmek “korumak” anlamına gelir. Atatürk Cumhuriyeti kurulunca Sivas Kongresinde Amerikan mandasını, İngiliz mandasını savunanlar Cumhuriyete bayrak açmıştı. Atatürk’te onlara “Cumhuriyet kimsesizlerin kimsesi olacaktır” cevabını vermiştir. O Cumhuriyet kadınların “vasisi” olmuş kadınlara oy kullanma hakkı vermiştir. O Cumhuriyet Alevilerin “Vasisi” olmuş, Alevilere vatandaşlık hakkı vermiştir. O Cumhuriyet halkın “vasisi” olmuştur. Doğrudur Cumhuriyet baştan sona “vesayet rejimidir.”
Mondros Mütarekesi ile işgal edilmiş ülkeyi kurtaracak kimse bulunmayınca, İttihatçılarda Alman denizaltısına binip kaçınca “Vasi” olarak ortaya Mustafa Kemal çıkmıştı. Erzurum Kongresini toplayan vatanseverlerde ülkeyi işgalden kurtarmaya ant içmiş “vasilerden” oluşmaktaydı. Ankara’da toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi azalarının hepsi iflah olmaz “vasilerden” oluşmaktaydı. İşgal ordularına “vasilik” duyguları ile bayrak açan, ayağında çarığı bile olmayan Anadolu Türkünün dünya milletlerini kendine hayran bırakacak derecede çılgın “vasiler” olduğunu biliyoruz. Ülkesini seven, düşman işgalinden koruma duyguları besleyen herkes sıfat olarak “vasidir”. Bu “vasiler topluluğunun kurduğu Cumhuriyet tabi ki vesayet sistemi olacaktır. Bunun neresi ayıptır?

A.K.P ve YANDAŞLARI NEDEN VESAYET KARŞITI SÖYLEMLER İÇİNDE?

Allah’ın sıfatı “ya vasidir.” Allah kullarına ne kadar korumacı ne kadar “vasi” ise, Türk eşine, çocuğuna o kadar “vasidir.” Allah ne kadar “vasi” ise, Anadolu Türkü vatanının o derece “vasisidir.” Allah’ın varlığı nasıl sorgulanmaz ise Türk Milletinin vatanı için kaygılanması, vatanını koruması “vesayetçi” olması da sorgulanamaz.
Dünün “vesayetçi” Kuvvay-i Milliyecilerinin karşısına dikilen işbirlikçi Damat Feriler, Anzavurlar, Delibaşlar “vesayet düşmanlarıydı”. Türk Milletinin “vesayetçi” damarına çatan işgal kuvvetleri denize dökülürken, fakir Türkler Sevr Anlaşmasını yırtıp yedi düvele diz çöktürürken o tarihte 60 Milyon nüfusu, ağır sanayisi dünyanın en güçlü ordusu olan Almanlar, Versay Anlaşmasını 1936 yılına kadar yırtamamışlardır. Ayağında çarığı olmayan Türk 3 yılda “vesayetçi” tabiatı sayesinde düşmana diz çöktürürken nüfusu bizden altı kat daha fazla olan Almanlar “vesayetçi”, korumacı, vatansever, olamadıkları için “Kurtuluş Savaşı” dahi yapamamışlardır.

A.K.P ve YANDAŞLARI NEDEN VESAYET KARŞITI SÖYLEMLER İÇİNDE?

Adalet Kalkınma Partisi; Kahraman ırkıma bir gül derken Mehmet Akif Ersoy’da vesayetçi duygulara hitap ediyordu. Bu şaşkınlar devlet ve Türklüğü yıkmak için “Vesayet Rejimine” karşı savaş yürütmektedirler. Ulusal birliğimizi, vatanın bekasını müdafaa eden vasileri “Ergenekoncu, Balyozcu” adları ile tutuklarken Habur’da vatan hainlerine özel mahkemeler kurup, Apo’nun köpeklerini davul zurnayla karşılamaktadırlar. Türklüğe ait bütün değerlere “vesayetçi” yaftası ile saldırıp ulusal direncimizi kırmaya çalışmaktadırlar. Bunlar Şeyh Sait, İskilipli Atıf gibi vatan hainlerini mazlum ilan edip vatansever Türk generallerini tutuklayıp orduyu güçsüz düşürerek düşmanla el ele psikolojik harp yürütmektedirler.
Biz zaten yapılan bütün ihanetlerin farkındayız. Ayrıca geçmişten günümüze bu ihanetlerin nihai hesabını bu münafıklardan sormaya ant içmişiz. Bizim sözümüz çabuk kanan Türk Milletinedir. Türk Milleti bu içi boş propagandaları anlamalıdır. Muhalefet ve kanaat önderleri halka anlatmalıdır. Çünkü her Türk vatanını korumak ile görevli bir “Vasidir.” Hiç birimiz ülke soyulurken, bölünürken “sen kenara çekil, vesayetçilik yapma” sözüne tahammül edemeyiz. Türk Milleti biri gelse elindeki telefonu alsa kıyameti kopartırsın. Adam seni “vesayetçi” olarak azarlayarak gelip namusun olan vatanını alıyor!! Sen hala uyuyorsun rwm.

Adalet Kalkınma Partisi; Hırsız, arsız, vatansız siyaset bezirgânları diyor ki; “Ben ülkeyi yağmalayacağım, soyacağım, Kıbrıs’ı satacağım, bölücülerle anlaşacağım, sen sesini çıkartıp “Vesayetçilik” yapmayacaksın. “Sizi bilmem ben son nefesimi verene kadar “vesayetçilik yapacağım. Vesayetçi olmayanında kişiliğinden, adamlığından şüphe edeceğim..” 06.01.2012
Silivri 1 No’lu Ceza Evi
Semih Tufan GÜLALTAY

İsmail Saymaz’ın Konuşması Yasak, Tehdit Edilmesi Serbest

İsmail Saymaz’ın Konuşması Yasak, Tehdit Edilmesi Serbest

Muhsin Yazıcıoğlu; Eski BBP lideri Yazıcıoğlu ve TİT’li Semih Tufan Gülaltay’ı eleştiren İsmail Saymaz, “iftira, hakaret, yargıyı etkileme” suçlamalarıyla karşılaştı. Saymaz’ın tehdit edilmesiyle ilgiliyse bir gelişme yok.

Radikal Gazetesi yazarı İsmail Saymaz hakkında, iki televizyon programında, eski Büyük Birlik Partisi (BBP) lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve Ergenekon davası sanığı Semih Tufan Gülaltay ile ilgili sözleri nedeniyle soruşturma açıldı.

Savcılık, Sky360 televizyonunda yayınlayan iki programda Yazıcıoğlu ve Gülaltay’a hakaret ettiği ve iftirada bulunduğu iddiasıyla gazeteci hakkında soruşturma yürütüyor.

İstanbul Savcılığı’na 22 Kasım’da ifade vermeye giden Saymaz, İnsan Hakları Derneği (İHD) Genel Başkanı Akın Birdal’a yönelik silahlı saldırıdan hüküm giyen Türk İntikam Tugayı (TİT) örgütünden Gülaltay’a karşı “iftirada bulunmak” ve “yargı görevi yapanı etkilemek” şüphesiyle soruşturma geçiriyor.

“İsmail Saymaz Kahraman oldular” dedi, soruşturmalık oldu

Gazeteci, 25 Mart 2009’da Kahramanmaraş mitinginden Yozgat’a giderken helikopterin düşmesi sonucu ölen Yazıcıoğlu ile ilgili kısımdan da, “iftira” ve “hakaret” suçlamasıyla karşı karşıya bulunuyor. Soruşturma sonunda, uzun süre davalardan kurtulamayan Saymaz’a yeniden yargı yolu açılıp açılmayacağı belli olacak.

19 Ocak 2007’de işlenen Hrant Dink cinayetini hatırlatan Saymaz, azmettirici olarak mahkum edilen Yasin Hayal’in babasının Mc Donalds bombalaması sonrası emniyete çağrıldığını anımsatarak, Hayal’in babasının Emniyetteki o an için, “Bir polis bana Muhsin Yazıcıoğlu’nun fotoğrafını gösterdi. Onu övdü” dediğini aktarmıştı.

Ardından gazeteci, “Sadece Yasin Hayal’ler değil Muhsin Yazicıoğlu ve onun felsefesindekiler cinayete karıştıkları halde kahraman ilan edildiler, milletvekili olma yolları açıldı” demişti.

Tehdit edilmesiyle ilgili haber yok

Bu sözler üzerine gazeteci, twitter üzerinden çok sayıda tepki ve tehdit aldı. Saymaz’ın hedef gösterilmesine karşı çok sayıda sosyal medya kullanıcı da #ismailsaymazyalnızdeğildir hashtag’i altında haberciye destek oldu. Gazetecinin tehdit edilmesiyle ilgiliyse bir haber yok.

Bir süre önce gazeteci, “Postmodern Cihad” kitabı, “Sultanbeyli Adliyesi” ve  dönemin Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekili İlhan Cihaner‘in tutuklanmasıyla ilgili haberler nedeniyle toplam 107 yıl hapis istemiyle yargılanıyordu.

Ankara 11. Sulh Hukuk Mahkemesi, kitapla ilgili tazminat talebini reddederken gazeteciye açılan diğer basın davaları, 3. Yargı Paketi uyarınca askıya alınmıştı.  RWM

Jitemci Gazeteciler, Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’nın Birlikte Olduğu Fotoğrafı Milletvekiline Satmış

Jitemci Gazeteciler, Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’nın Birlikte Olduğu Fotoğrafı Milletvekiline Satmış

Jitemci Gazeteciler; Ergenekon Soruşturması Kapsamında Hazırlanan İkinci İddianamede Jitemci Gazetecilerden Söz Ediliyor. Bu Gazetecilerin Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı’nın Birlikte Olduğu Fotoğraf ve Akın Birdal Suikastının Azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay ile Mesut Yılmaz’ın Birlikte Çekilmiş Fotoğraflarını Milletvekillerine Sattıkları Anlatılıyor.  Ergenekon soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamede jitemci gazetecilerden söz ediliyor. Bu gazetecilerin Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı‘nın birlikte olduğu fotoğraf ve Akın Birdal suikastının azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay ile Mesut Yılmaz’ın birlikte çekilmiş fotoğraflarını milletvekillerine sattıkları anlatılıyor.

“Jitemci ve Mitçi Gazeteciler (İstanbul: 14/06/00)” başlıklı 6 sayfadan oluşan doküman Veli Küçük ve Ümit Oğuztan’dan ele geçirilmiş. Dokümanın bazı bölümlerinde Amerika’da kaçak olarak bulunan ve CIA’nın danışman kadrosunda yer alan Mehmet Eymür’ün; ‘www.atin.org’ adlı sitesinde kara kalem ve çift meslekliler olarak tanımladığı MİT ve JİTEM elemanlarını kod adlarını vererek deşifre ettiği belirtiliyor. Jitemci gazetecilerin Mesut Yılmaz ile Abdullah Çatlı‘nın birlikte olduğu fotoğrafı DYP’li bir milletvekiline, Akın Birdal suikastının azmettiricisi Semih Tufan Gülaltay ile Mesut Yılmaz’ın birlikte çekilmiş fotoğraflarını ise Denizli milletvekili Kemal Aykurt’a sattıkları ifade ediliyor.

Bu satış ile ilgili Tunca ve Baha isimli kişiler arasında şöyle bir konuşma geçiyor: “Tunca: Son günlerde basında JİTEM ile ilgili haberlerden dolayı sıkıntıdayım. Biliyorsun ben de oraya bağlı çalışıyorum. Hanefi Avcı’nın ifadesi ile JİTEM zor durumda kaldı. Yapılanlar ortaya çıkarsa Cem Ersever’in öldürülmesi olayı da açığa çıkacak.”

Ayrıca Mehmet Eymür’ün bu deşifrasyonları yapmasının Türkiye’nin ulusal çıkarlarına vereceği zararın küçümsenemeyeceği kaydediliyor. ‘Çözüm’ başlığı altında da; “…Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ulusal istihbarat mekanizmasını yeniden ve sıfırdan kurmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğu, ancak bu girişimin son derece gizli tutulması ve siyasi, bürokrat, teknokrat ve hükümet kadrolarından habersiz yapılması, mevcut MİT kadrolarının yeni yapılanma içerisinde bulunmaması gerektiği, Türkiye’nin mevcut istihbarat örgütünü tümüyle ortadan kaldırıp, yeni üniteleri devreye sokmakla ülke içindeki ayrılıkçı/etnik/ fundamentalist/ yıkıcı faaliyetlerin kaynağını da kurutacağı…” ifadeleri kullanılıyor. RWM

Search

+